08 Ağustos 2014

TATİL ANILARI 2014 /5 PATARA

Selamlar sevgili dostlar;

Gök yarılmışçasına yağan yağmuru izlediğim balkonumda sonbaharı ne kadar da özlediğimi fark ettim bir an. Sonra yaptığımız güzel tatilin anıları gözümde canlandı ve yaz hiç bitmese daha iyi diye düşündüm :) Şu yağmurlu ıslak günlerde içinizi ısıtan tatil yörelerini anlatsam fena olmaz değil mi?

Denizli gezimizi bitirmiştik en son. Serinin diğer parçalarını ve geçtiğimiz yılların hikayelerini okumak isterseniz buyurun buraya...

Pamukkale manzarasına karşı son kahvaltımızı yaptık. Eşyaları arabaya yükledik. Bir sonraki durağımız için yola çıkmadan otelin yanındaki hediyelik eşyadan tutun da mayoya kadar her şeyi satan büfeden oğlumun çok istediği dev horoz magnetini aldık. 

Sonraki durağımız Patara... Güneye doğru bir inişe geçtik anlayacağınız. Deniz, kum, güneş hani :)

Eşim yine haritadan bakıp, köylerin içinden geçen en sapa dağ yollarına vurdu :) Önce Acıpayam ilçesinden geçtik. Ne kadar şirin bayındır bir yer. Oğlum arabanın sarsıntısından uyuyunca biraz mola verip ovaları seyrettik eşimle el ele. Yaaa ben bu adamı da,memleketimi de ne kadar çok seviyorum. Allah'ım şükürler olsun sana dedim bol bol yeşil bağlara bakıp bakıp... Üzüme bakıp da sarhoş oldum sandım bir an, içmeden, tertemiz, günahsız :P




Acıpayam'dan itibaren çok fazla kuruyemiş işleme tesisleri ve irili ufaklı kuruyemiş firmalarını görebilirsiniz. Acıpayam Egece bilmeyenler için söyleyeyim AcıBadem demektir :) Demek ki badem üretimi dışında başka çerezler de var bu bölgede.

Vallahi bir ara içim geçmiş afedersiniz. Gözümü bir açtım Fethiye'ye varmışız. Geçen sene Fethiye'de keşfedilecek yerleri keşfetmiş ve eşimle bu ilçeyi ileride yerleşilecek yerler listemizde ilk sıralara yazmıştık. Yine büyük bir sevgiyle seyrettim aşina olduğum yolları. Patara Muğla il sınırından çıkıp Antalya il sınırına girince hemen karşınıza çıkıveren antik bir köy. Köyün adı "Gelemiş Köyü" Antalya il sınırına girer girmez göz alabildiğine belki binlerce desem yalan olmaz seralar çıkıyor karşınıza. Bence çok çirkin bir görüntü. Üstelik mevsim nedeniyle çoğu kullanım dışı ve neredeyse harabe halde. Yol tepeye doğru kıvrılarak çıkınca yukarıdan bembeyaz bir naylon tarlası gibi görünüyor.

Öyle böyle derken Patara antik köyüne ulaştık. Adı üstünde minik ve sevimli bir köy burası. Evlerin çoğu pansiyon haline getirilmiş. Bunun dışında bir kaç otel de var. Köyün yerli halkının evleri ise dağınık ve iç kesimlerde. Ancak köy tamamen yabancı turistlere hizmet veriyor. Fiyatlar da makul sayılabilir. 

Seçtiğimiz pansiyon çok geniş bir alan üzerine kurulmuş. Çok kapsamlı yapılmış, ancak şu an Patara'nın eski turistik canlılığı kalmadığından olsa gerek atıl durumda. Bahçesindeki çeşitli meyve ağaçları altında tavuklar koşuşup duruyordu. Odamızı balayı odası misali, görevlilerce begonvillerle süslenmiş bulduk. Eşyalarımızı bembeyaz, sabun kokulu çarşafları olan odamıza bırakıp Patara'yı keşfe çıktık. 

Patara plajı antik ören yerinin içinde yer aldığı için giriş ücretli. Müze Kart ya da Maksimum kart ile ücretsiz girebiliyorsunuz. Denize girme işini ertesi güne bırakıp plaja şöyle bir bakmaya gittik. Yalnız öyle garip ki ziyaretçilerden ücret alınıyor ama bölgede keçiler,koyunlar otluyor, köylüler geziyor ve sera çadırları var :) Giriş kime yasak kime serbest anlamadım ben?

İster denize girebilir, aynı zamanda antik kalıntıları gezebilirsiniz. 






Plajı ve antik kenti şöyle bir gezdik ve ertesi gün tüm günü plajda geçirmeye karar verdik. Sonra Kaş'a doğru yollandık.

Kaş kalabalık bir yer. Tepeden bakınca oldukça hoş görünüyor; ancak şehir havasında. Ev, insan, araba çok :) Benim tatil anlayışıma çok uyan bir yer değil. Fotoğraflarını çektim sizin için. 




Akşam inerken köyün içinde şirin bir pidecide bir şeyler yedik. 

Begonvillerle süslü balkonumuzdan otelin bahçesini, otlayan koyunları, limon ağaçlarını, dallardaki narları, yavaş yavaş gücünü kaybeden güneş ışıklarını seyrettim. O sırada pansiyonun hemen dibindeki köy camisinden etkileyici bir ezan sesi duyuldu. Bu Ege'deki hocalar o kadar munis bir sesle, güzel ezan okuyorlar ki etkilenmemek imkansız. Hele de esen hafif melteme karışan güzel kokularla beraber her gönlün tellerini titretir eminim. Ayrıca bu camii gördüğüm en şirin köy camilerindendi. 





O kadar büyüleyici geldi ki her şey ailece bir gece gezmesi yapalım dedik. Gelemiş köyü gece de bir başka güzel...









Biz dolaşırken elektrikler de kesiliverdi ve köy iyice karanlıklara gömüldü. Ortam daha da romantik ve şahane oluverdi :))

Ertesi gün vaktimizin çoğunu Patara sahilinde geçirdik. Sahil aynı zamanda Caretta carettaların yumurtlama alanı. Dalgalı, tertemiz bir denizi var.




Patara bence kafa dinlemek, bir karar almak, kitap yazmak, kitap okumak, aşık olmak, aşk tazelemek, imana gelmek, doğayı sevmek, kötü hislerden arınmak, sevmek, sevilmek, doymak, denize girmek için ideal bir yer...

Haydi bakalım kalın sağlıcakla... İçiniz ısınsın...

Devamı sonraya...

Selamlar

2 yorum:

  1. Plaj süper görünüyor hele yeşillikler muhteşem :))) Böyle gezebilen insanlara hayran oluyorum. Esnaf olduğu için eşim sabit kalıyoruz belli yerlerde :(((

    YanıtlaSil
  2. Umarım siz de gezersiniz gönlünüzce, sevgiler

    YanıtlaSil