10 Nisan 2014

DOĞAL YAŞAMA ŞEYSİ....



Yaş 30'u geçti bende... Sizde nasıl?

Matematiksel hesap yapınca hal böyle ancak ben sanki kendimi bildim bileli hep aynı yaştayım. Hep 30... Hep olgun, vakur, ağır... Lakabım da "ağır kız" idi uzun yıllar :))

30'un ilk yarısındayım, pek fark hissetmedim geçen yıllara bakınca; ancak 35'ten sonrayı çok merak ediyorum. :))

33 yıllık hayatım boyunca hep doğanın, doğallığın, doğal olanın peşinden koştum. 

Sokaklardaki yer karolarının arasından fışkırmış otlara aşık olup onları bile suladım. O nedenle ağacı sevmeyen, onu "üç - beş" diye küçümseyeni sevmedim hiç. Allah'ın değer verip vücuda getirdiğine saygı duyup, hayran olmamak imkansız.

Doğal davranan, yapmacıksız, içini görebildiğim insanları seçmeye çalıştım hep çevreme. Az ve öz...

Doğal olmayı da bir o kadar sevdim. Sürprizlerim yoktur, bana güvenebilirsiniz gözünüz kapalı. İyi bir insan mıyım, onu çevremdekilere sormak daha doğru ; ancak doğal, içimden geldiği gibi, açık, yalın ve sade bir insan olduğum şüphesiz. Bir gün öyle bir gün böyle değilim... Belki sıkıcı bile biraz .

Heh işte doğal olmanın bir başka yönü var ki o da fiziksel doğallık :))

Konumuz da bu zaten.

Bebeklikten çocukluğa geçişten itibaren doğal beslenme, giyinme ve yaşama dünyasına adım attım. Annem kırk yılda bir heveslenip oğlumun tabiriyle "paketli ürünler" i satın alsa bile babam karşı çıkardı muhakkak. Yedirmezdi. 

Bol et, meyve, sebze, süt ve baklagil yedik. Bir subay olan ve prensiplerinden ödün vermeyen babamın sofrasında onu yemem, bunu beğenmem deme ve yemek seçme hakkımız yoktu. Pazı, ıspanak, pırasa ve bakla... Öğürerek de olsa o tabak bitecek... Anneciğim de en güzel, en sağlıklı yemekleri ve makul aralıklarla kekimizi, kurabiyemizi pişirdi.

Neredeyse liseye gidene kadar haftada 1 adet çikolata alıp onu 5'e bölerdik. İlk hamburgerimi lisede yedim. 1 kutu kolayı tamamen bir içişte de sanırım üniversitede bitirmiştim. Ondan önce hep yarım...

Annem master hayatımın sonuna kadar her gün sağ olsun içi bol marullu sandviç hazırladı, yanına da bir meyve...

Falan da filan...

Ben de şimdi oğlumu öyle büyütüyorum, siz de öyle yapın olur mu?

İtiraf edeyim iş hayatıyla beraber biraz sapıttım. Hazır ürünler, dışarıda yemek, abur-cubura merak, hareketsiz saatler, yorgunluk, iş stresi kilo almama sebep oldu. Evlilik ve doğum sonrası iyice ipin ucu kaçtıydı. Neyse ki onu da kontrol ediyorum ve eski doğal yaşantıma dönmeye çalışıyorum çok şükür... Bildiğim ama uygulayamadığım, uygulamaya üşendiğim, unuttuğum, kolayıma gelen nice şey var.

Bu sene 10 kg verdim, kendime daha çok vakit ayırdım. Ruhumu besledim.

İlk makyajımı yaptığım günü hatırlıyorum da :)) Üniversite birinci sınıftaydım. İlk makyaj malzemem beyaz bir göz farı, rimel ve mavi bir göz farıydı. Denemek için sabırsızlanmış ve sürüp fakülteye gitmiştim. Ben arkadaşlarımdan "Aaa ne güzel olmuşsun" demelerini beklerken görenler "Ne oldu hasta mısın? " demiş, kimileri de sadece yüzüme bakmıştı anlamsız. Artık nereme nasıl bir boya sürdüysem hasta, yorgun ve komik görünüyordum :))

Epeyce bir sürede yapmadım makyaj. 

Sonra kulakları çınlasın, gözlerine bir hareketle kalem çeken, kirpiklerini tek tek ok gibi rimelleyen, koyu far nereye, açık far nereye sürülür bilen dostum bana da öğretti yavaş yavaş. 

Yine de çok makyaj yapmayı sevemedim. Hala da öyle...

Saçlarımı da üniversite son sınıfta mavi-siyah renge boyadım ilk olarak. Bir kere de düğünden önce. Sanırım arada bir ya da iki kez daha... Genelde kına yaktım. Şimdi onu da bıraktım, gri teller belirdi üç beş.

Hal böyleyken  kremlerim, nemlendiricilerim, losyonlarım, toniklerim, maskelerim olmadı. 

Ancak doğum, yaş ve yaşam koşulları cildimin ve saçlarımın tazeliğini etkiliyor doğal olarak. Sadece sağlıklı beslenme, temizlik, mutluluk yetmemeye başlıyor. Takviyelere gereksinim duyuyorsunuz zamanla. (Mutluluk ve huzurun da güzellik için çok gerekli olduğuna inanıyorum.) 

Ben de doğal çözümler üretmeye giriştim. Yıllardır uyguladıklarım ve yeni geliştirdiklerimle.

İşte bugün doğal cilt bakımı yöntemlerimi yazacaktım size ama çok konuştum ona sıra gelmedi...

Kızmayın ne olur. Bir sonraki postta yazacağım söz...

Sevgi, selam ve sağlıklar....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder